Baba Candır dizisinin ana hikayesi Emrecan’ın 11 sene önce katıldığı bir okul gezisinde meydana gelen bir yanlış anlaşılma; daha doğrusu bir “şaka” sayesinde başlar ve yürür. “Hayat tesadüflerle yürür” sözünü doğrular şekilde; Emrecan’ın, ilkokuldayken, Ürgüp Peri Bacaları’na düzenledikleri bir okul gezisi sırasında karşılaştığı akranı yaştaki bir kız, büyüdüğünde, hem başının bir numaralı belası hem de hayatının aşkı olacaktır. Ceylan, doğma büyüme Ürgüplü, güçlü karakterli, güzel yüzlü, akıllı, uslu, iyi kalpli, çalışkan, ve şirin bir kızdır. Emrecan ve yakın arkadaşı Rüzgar; ilkokul gezisi sırasında, okul arkadaşlarından ayrılıp, dar bir vadide bir başlarına gezinmeye başlarlar. Ve o anda Rüzgar göle düşer, yüzme bilmediği için boğulması an meselesidir. Emrecan, bir türlü suya atlayıp arkadaşını kurtarmaya cesaret edemezken ve Rüzgar, tam kendini suyun derinliğine bırakıp boğulmak üzereyken; o sırada tesadüf eseri ordan geçmekte olan, Ürgüp’ün yerlisi küçük kız Ceylan, koşarak geldiği göle atlar ve Rüzgar’ın hayatını kurtarır. Emrecan, nerden çıktığını anlayamadığı cesur kızı görünce korkup kaçar. Rüzgar, ilk önce hayatını kurtaran Ceylan’a teşekkür eder. Ama diğer yandan da, aynı cesareti gösteremeyen Emrecan’a çok kızgındır. Ceylan, Rüzgar’a “ben bugün senin hayatını kurtardım, bana bir can borcun var, yani aslında kader bugün burda bizi birleştirdi” deyince; Rüzgar, “evet.. çok haklısın.. bence biz büyüyünce evlenmeliyiz” diyerek, çocuk aklıyla Ceylan’la alay eder. Ceylan, çok temiz kalpli, iyi niyetli, romantik bir kız olduğu için Rüzgar’ın bu alaycı sözlerini ciddiye alır, ona inanır. Ceylan’ın bu halini gören Rüzgar, kendi kimliğini gizleyip, kendisini Emrecan olarak tanıtır ve Ceylan’a “on bir sene sonra İstanbul’da, Ulus Parkı’nda buluşmaları gerektiğini ve ordan sonra evlenebileceklerini” söyler. Ceylan, bu söze de inanır. Rüzgar, öğretmenlerinin seslenişi ile koşarak gidip otobüslerine biner. Ceylan, on bir sene sonra evleneceği çocuğun arkasından el sallar. Aradan 11 sene geçtikten sonra, Ceylan, 11 sene boyunca hiç unutmadığı Emrecan ile, yani aslında Rüzgar ile buluşmak için İstanbul’a gelir. Ceylan, İstanbul’a geldiği anda; kader, bir kez daha elini çabuk tutacak ve bu defa da hakiki Emrecan ile Ceylan’ın yollarını kesiştirecektir. Ceylan, Emrecan’ın evine gelip, babası Salih’e kendisini “gelin” olarak tanıtınca; birden bire işler karışacak ve tüm aile Emrecan’ın bu defa da başına bir “kız meselesi” çıkardığı için ona çok kızacaktır. Emrecan, bir yandan Ceylan’la hiçbir alakası olmadığını anlatmaya ve bunu ailesine ispatlamaya çalışırken; diğer yandan da Ceylan’la yakınlaşacak ve farkında olmadan ona aşık olmaya başlayacaktır.